Bir Şeyi Basitçe Açıklayamıyorsan, Onu Yeterince İyi Anlamamışsın Demektir
Severek takip ettiğim ve çok da faydalandığım bir sosyal medya mecrasında karşıma çıktı bu söz. Her ne kadar Einstein’a ait olduğu düşünülse de, bunu destekleyen ciddi bir kanıt yoktur ancak Feynman’ın bu düşünceyi düstur edindiğini biliyoruz.
Kuantum alanında çalışan fizikçiler, hatırı sayılır filozoflar düstur edinmiş edinmesine de, biz hala en karmaşığa talibiz, insan soruyor, neden?
İlave yapmak istiyorum, basitçe açıklayamadığın şeyi iyi anlamamışsındır, buraya kadar tamamız. İlavem de şu, iyi anlatamadığın her şey seni daha karmaşık yapar.
Konumuz felsefi bir bakış açısı yakalamak ya da filozoflar dünyasında neler oluyor, buna bakmak değil.
Konumuz, tam da günümüzde, çoğu zaman iş dünyasının ve o dünyaya hizmet eden tarafların içinde boğulduğu bir gerçek.
Her ne alanda çalışıyor olursak olalım, işin sırrı, karmaşık bir bilgiyi ne kadar basit ve anlaşılır şekilde sunuyorsak, o konuya aslında o derece iyi hakimiz demektir.
Gelin buna kurumsal iletişim açısından bakalım…
Bir marka imajı yarattığımızı düşünelim. Renkler, desenler, görsel tasarımlar ve söylemler…
İnsanların zihninde uzun süre hatırlanabilir olmak için mümkün olan en sade ve net tarzımızı muhafaza etmeliyiz.
Karmaşığı hatırlamak basiti akıl etmekten her zaman daha zordur.
Baktığında görmek, okuduğunda anlamak kitleye daha rahat sirayet etmeyi beraberinde getirecektir.
Sade bir imaj, her zaman daha güven vericidir.
Markanın tüm süreçlerine hız kazandırır, çünkü tüm mecralarda kolaylık sağlar ve gerekliliklerin ardına düşmeyiz, zamanı yakalarız.
Markalar şunu bilmelidir ki, net, sade, basit ve anlaşılır olmak bir estetik tercihten öte, stratejik de bir zorunluluktur.
Ve çok sevdiğim başka bir söylem:
Az, çoktur!
Lütfen zihnimizi, kişisel, teknolojik, bilimsel ve sanatsal alanlarda, yaratıcılık gerektiren noktalarda, kültürel ve felsefi mevzularda karmaşaya sevk edelim, daha çok düşünüp daha yaratıcı olalım.